38,4259$% 0.22
43,7097€% -0.15
51,1869£% -0.14
4.083,76%-1,10
6.746,00%-1,26
26.898,00%-1,27
3.309,39%-1,20
9.499,04%0,09
3596098฿%1.56906
10 Nisan 2025 Perşembe
Amerika Birleşik Devletleri ile İran arasında uzun süredir devam eden nükleer gerilim, son günlerde yeniden alevlendi. Washington yönetimi, İran’ın nükleer faaliyetlerine karşı sert açıklamalarda bulunurken, bölgedeki askeri varlığını da dikkat çekici biçimde artırdı.
ABD Başkanı Donald Trump, İran ile yapılması planlanan nükleer görüşmelerin başarısız olması durumunda, Tahran’ın “ciddi sonuçlarla” karşı karşıya kalacağını belirtti. Trump, “İran’ın nükleer silaha sahip olmasına asla izin vermeyeceğiz. Diplomatik yollar tükenirse askeri müdahale gündeme gelir,” ifadelerini kullandı.
ABD’den B-2 Bombardıman Hamlesi
Bu açıklamaların ardından ABD ordusu, Hint Okyanusu’ndaki Diego Garcia Üssü’ne altı adet B-2 Spirit tipi bombardıman uçağı konuşlandırdı. Pentagon, bu adımın doğrudan İran’a yönelik bir tehdit olup olmadığını net olarak belirtmese de, Savunma Bakanı Pete Hegseth, bu gelişmenin “bölgedeki herkes için açık bir mesaj” taşıdığını söyledi.
Hegseth, “Bu uçaklar caydırıcılığın sembolüdür. İran nasıl yorumlar bilemem ama Başkan Trump ne istediğini açıkça belirtti: Barışçıl bir çözüm,” dedi.
Ancak sadece 20 adet bulunan bu son derece gelişmiş bombardıman uçaklarının bölgeye gönderilmesi, uzmanlar tarafından olası bir askeri müdahale hazırlığı olarak yorumlandı.
İran’dan Sert Yanıt: UAEA ile İşbirliği Askıya Alınabilir
İran cephesinden ise bu askeri baskıya karşılık olarak net ve sert mesajlar geldi. Ülkenin dini lideri Ayetullah Ali Hamaney’in üst düzey danışmanı Ali Şemhani, ABD’nin baskısının devam etmesi durumunda, Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (UAEA) ile iş birliğini durdurabileceklerini açıkladı.
Şemhani, “Eğer ABD’nin askeri tehditleri sürerse, UAEA müfettişlerinin sınır dışı edilmesi ve tesislere erişimin engellenmesi gibi adımlar atabiliriz,” dedi. Ayrıca zenginleştirilmiş uranyumun daha güvenli bölgelere taşınmasının da gündemde olduğunu belirtti.
Diplomasi Krizinde Arabulucu Rusya
Taraflar arasında müzakerelerin nasıl yürütüleceği konusunda da ciddi bir görüş ayrılığı bulunuyor. ABD Başkanı Trump, görüşmelerin doğrudan yapılacağını ifade ederken, İranlı yetkililer ise sürecin Umman aracılığıyla dolaylı yollarla sürdürüldüğünü savunuyor. Bu durum, iki ülke arasındaki güvensizliğin derinleştiğini gösteriyor.
Öte yandan, bugün İstanbul’da Rusya’nın arabuluculuğunda başlayan yeni diplomatik görüşmeler, hem bölgesel bir savaşın önlenmesi hem de küresel barış çabaları açısından kritik önem taşıyor.
Nükleer Programda Son Durum
İran, nükleer programının barışçıl amaçlar taşıdığını savunmaya devam ederken, Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (UAEA), Tahran’ın 2015 yılında imzalanan nükleer anlaşmadaki sınırlamaları aştığını ve yüksek oranda zenginleştirilmiş uranyum üretmeye başladığını bildiriyor.
Batılı ülkeler, bu düzeyde zenginleştirilmiş uranyumun sadece enerji ya da sağlık alanlarında kullanılmasının inandırıcı olmadığını öne sürüyor. İran ise programın enerji üretimi ve tıbbi araştırmalar için geliştirildiğini iddia ediyor.
Trump, göreve geldiği ilk dönemde ABD’yi nükleer anlaşmadan çekmiş ve İran’a yönelik ağır yaptırımları yeniden devreye sokmuştu. Bu kararın ardından İran, nükleer faaliyetlerini hızlandırmıştı.
ABD ve İran arasındaki nükleer kriz, hem diplomatik hem de askeri cephede tansiyonu artırıyor. Diego Garcia’ya gönderilen bombardıman uçakları ve karşılıklı tehditler, olası bir çatışma riskini gündeme getirirken, İstanbul’daki yeni görüşmeler barış umutlarını canlı tutuyor.
Rapor, özellikle “Ne Eğitimde Ne de İstihdamda Olan Gençler” (NEET) olarak tanımlanan grubun durumuna odaklandı. Bu gençler, ne eğitim sistemine dahil ne de işgücü piyasasına entegre olabilen bireyleri kapsıyor. Türkiye’de bu grubun sayısının artması, ciddi bir sosyal ve ekonomik sorun olarak görülüyor.
KOSAM tarafından sunulan raporda, NEET gençlerin iş gücüne entegrasyonunu hızlandırabilecek bir çözüm olarak ‘saatlik çalışma modeli’ öneriliyor. Bu model, geleneksel tam zamanlı çalışma modellerinin dışında, daha esnek ve uyarlanabilir bir çalışma şekli sunuyor.
KTO Başkanı Selçuk Öztürk, bu raporu değerlendirirken önemli noktaları vurguladı. Öztürk, raporun temel amacının farkındalık oluşturmak olduğunu belirtti. Ayrıca, ‘esnek çalışma modellerinin gençlerin iş gücüne entegrasyonunu hızlandırabileceğine’ dikkat çekti. Bu yaklaşımın, gençlerin iş piyasasına daha kolay ve hızlı bir şekilde girmelerini sağlayabileceğini ifade etti.
Esnek çalışma modelleri, gençlerin eğitim ve diğer sorumlulukları ile çalışma hayatını dengelemelerine olanak tanıyor. Bu sayede, gençler hem eğitimlerine devam edebiliyor hem de iş deneyimi kazanabiliyorlar. Ayrıca, bu modeller işverenler için de avantajlı olabiliyor, çünkü ihtiyaç duyulan zamanlarda ek işgücü sağlanabiliyor.
Öztürk’ün açıklamaları, genç işsizliği sorununa karşı daha proaktif ve yenilikçi çözümlerin gerekli olduğunu vurguluyor. Esnek çalışma modellerinin uygulanması, Türkiye’deki genç işsizliği sorununu azaltmaya önemli bir katkı sağlayabilir.
Ali Tarık Fındık, kariyerine çeşitli televizyon dizileri ve projelerde yer alarak başlamıştır. Bu zamana kadar Savaşçı, Aşkın Halleri, Akasya Durağı gibi birçok projede rol almıştır. Başrolü Berk Oktay ve Murat Serezli’nin paylaştığı Savaşçı dizisinin kadrosunda yer almakta ve Astsubay Çavuş İlyas karakterini canlandırmaktadır.
Bugünlerde “Kirli Sepeti” dizisinde oynayacak olan Ali Tarık Fındık’ın performansı ve oyunculuğu seyircilerin takdirini toplamıştır.
Ali Tarık Fındık daha önce hangi dizi ve filmlerde rol aldı?
“Kirli Sepeti” dizisi, sevilen oyuncuların yer aldığı ve izleyiciler tarafından yoğun ilgi gören bir yapıttır. Dizi, NOW TV platformunda yayınlanmakta ve yeni sezonuyla da devam etmektedir. Ali Tarık Fındık’ın Kerim karakteri, dizinin önemli ve ilgi çekici karakterlerinden biri olarak öne çıkmaktadır.
Oyuncu Ali Tarık Fındık’ın, gelecekte de çeşitli televizyon dizileri ve projelerde yer alması bekleniyor. Ali Tarık Fındık, Türk televizyon dünyasında yükselen bir yıldız ve oyunculuğunu her geçen gün daha da geliştiriyor.
“Kirli Sepeti” dizisindeki performansı, Ali’nin yeteneğini ve potansiyelini daha da açığa çıkaracaktır.
Geçtiğimiz günlerde Fethullah Gülen’in yeğeni Kemal Gülen, sosyal medya hesabından yaptığı bir paylaşımda, Fethullah Gülen’in kalp rahatsızlığı nedeniyle vefat ettiğini duyurduğunu belirtmişti. Ancak kısa süre sonra Kemal Gülen, bu paylaşımın kendi hesabının çalınmasından kaynaklandığını ve Fethullah Gülen’in hayatta olduğunu açıklamıştı.
Bugün, Gülen’in yeğeni Ebuseleme Gülen kendisine ait sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımla, ölüm haberlerini doğruladı.
Rosenberg, son birkaç yıldır resesyon beklentisinde bulunuyor ve Eylül ayındaki istihdam artışının, düşüş trendinde bir istisna olduğunu savunuyor. Ekonomide zayıflık belirtilerine dikkat çekiyor. Fed’in faiz indirimi önlemlerine rağmen, Rosenberg ekonominin yüksek faiz oranlarının baskısıyla resesyona girme ihtimalinin daha yüksek olduğunu düşünüyor.
Rosenberg, müşterilerine gönderdiği notlarda, S&P 500’ün bu yıl yüzde 23’lük bir artış kaydetmesine ve yeni zirvelere ulaşmasına rağmen, yatırımcıları açgözlülük yapmamaları konusunda uyardı. Rosenberg, piyasanın aşırı değerlendiğini ve yatırımcıların sonunda büyük zarar görebileceğini belirtti.
Rosenberg, karamsar beklentilerinin büyük bir sebebinin, üç farklı ölçütün ortalamadan iki standart sapma uzakta olması olduğunu belirtti: hisselere yapılan yatırımlar, piyasa değerlemeleri ve yatırımcı hissiyatı. Spesifik ölçütlerden bahsetmese de, birçok yaygın gösterge bu iddialarını doğruluyor.
Rosenberg’e göre, S&P 500, temel değerlerin işaret ettiği seviyenin en az yüzde 25 üzerinde. 9 Ekim tarihli notunda “Fiyatlar, son bir yılda kazanç büyümesini geride bıraktı ve bu, klasik bir kazanç odaklı yükseliş olsaydı, S&P 500’ün 5,751 yerine 4,600 seviyelerinde olması gerekirdi. Üstelik, analistlerin hisse başına kazanç (EPS) revizyonları tamamen aşağı yönlü.” ifadelerini kullanmıştı.
Rosenberg’in piyasa hakkındaki karamsar görüşleri, ekonomiye dair olumsuz bir beklentiyle de örtüşüyor. Eylül ayında beklentilerin üzerinde gelen istihdam raporunun düşüş trendi içinde bir istisna olduğunu ve hala bir resesyon beklediğini belirtti.
Rosenberg, ikinci senaryonun daha olası olduğunu düşündüğünü ve bu nedenle, son yıllarda agresif bir şekilde yükselen piyasada şu an yatırım yapmanın riskli olduğunu belirtti.
18 Ekim tarihli notunda Rosenberg, “Para yönetimi, her zaman sermayeyi korurken kazançtan bir kısmını yakalamak anlamına gelir” diye yazdı.
J.P. Morgan Örneği Verdi
“J.P. Morgan’ın, düşükten alıp yüksekten satarak değil, boğa piyasasının ortasındaki yüzde 60’lık dilime katılarak zengin olduğu söylenir. Biz o noktayı çoktan geçtik.”
David Rosenberg, 2008 finansal krizini öngören bir ekonomist olarak tanınmaktadır. O dönemde, ekonomideki zayıflık belirtilerini ve aşırı değerlenmeyi vurgulayarak, bir resesyonun yaklaşmakta olduğunu öngörmüştü.
Rosenberg, 2007’de olduğu gibi, günümüzde de benzer bir durumun yaşandığını belirterek, hisse senedi fiyatları ve ev fiyatlarının gelir ve karlılık seviyelerine göre aşırı yüksek seviyede olduğunu vurguluyor. Ayrıca, kredi kartları ve otomobil kredilerinde gecikmeler artıyor ve gölge bankacılık sektöründe tehlikeli miktarda borç var ve tüm bunlar mega balonun patlayacağının işareti olabilir.